40 Hadis - (Imami
Nevevi) rha'dan
Hadis-i
serifte: "Kim ümmetime dini islerine dair kirk hadis
hifzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde
hasreder.... Ben de kiyamet gününde ona sahid ve
sefaatçi olurum" buyurulmustur.
Islâm
âlimleri bu müjdeye erebilmek için esitli
konularda Kirk Hadisler derlemisler.
Tarihte
ilkönce kirk hadis derleyenin Kûfe'de oturan Merv'li
Bilgin Abdullah Ibn-i Mübarek oldugu bilinmektedir.
Imâm
Nevevi'nin bu gelenegi devam ettiren elinizdeki eseri, en
fazla yayinlanan ve üzerine serhler yapilan bir eserdir.
Ayrica, merhum Ahmed Naîm'in tercüme ve üslûbuyla
sundugumuz bu eser, tercüme edildigi devrin dilini de
vermesi bakimindan bir önem arzetmektedir.
1.
Emirü'l-Mü'minin Ebû Hafs Ömer b. El-Hattâb
(ra)'den:
Demistir
ki, kendim isittim, Resûlullâh (sav) söyle
buyuruyordu:
Ameller
(in kiymeti) niyetlere baglidir. Herkesin niyet ettigi ne
ise eline geçecek olan odur. Hicreti Allah'a ve Resülü'ne
müteveccih olanin hicreti Allah'a ve Resûlullah'adir.
Hicreti, eline geçirecegi bir dünyaya veya nikah
edecegi bir kadina müteveccih ise hicreti de gaye-i hicreti
ne ise (dünya veya kadin) ona müntehidir.
(Bu hadis-i
serifi, her biri Imâmü'l-muhaddisin olan Ebû
Abdillâh Muhammed b. Ismâil b. Ibrahim b. el-Mugire
b. Berdizbe el-Buhari el-Cu'fi ile Ebü'l-hüseyn
Müslim b. el-Haccac el-Kuseyri En-Nisabiri kütüb-i
musannifenin esahhi olup sahihayi denilen kibatlarinda rivâyet
emislerdir.)
2.
Yine Ömer b. El-Hattâb (ra)'den:
Demistir
ki, günün birinde Resûlullah (sav) Efendimiz'in
huzûrunda bulundugumuz sirada bir de baktik ki elbisesi
bembeyaz, saçlari simsiyah, üzerinde yolculuga
delalet eder hiç bir alâmet olmayan ve böyle
iken yine hiç birimizce taninmayan bir kimse karsimiza
çika geldi. (sokula sokula) nihâyet Nebiyy-i
Ekrem (sav) Hazretleri'nin yanina (varip) oturdu. Ve dizlerini
dizlerine dayayip ve her iki avucunu iki uylugu üzerine
koyup: "Ya Muhammed, Islam nedir? Bana söyle"
dedi. Resûlullah (sav): "Islâm Allah'dan
baska hiç bir ilâh ve Ma'bûd-i bi'l-hak
olmadigina ve Muhammed'in Resûlullah olduguna sehâdet
etmen, namazi ikâme etmen, zekâti vermen, Ramazan'da
oruç tutman ve yoluna gücün yeterse Beytu'llâh'a
hac etmendir." buyurdu. O (yabanci kimse): "Dogru
söylüyorsun." dedi. Biz onun hâline hem
Cenâb-i Resûl'e soruyor, hem de onu tasdik ediyor
diye teaccüb ettik. Ondan sonra: "Bir de imân
nedir?" söyle." diye sordu. Resûl-i Ekrem
(sav) Efendimiz: "Imân Allah'a, meleklerine, kitablarina,
peygamberlerine, âhiret gününe imân
etmendir. Bir de hayir ve ser (tatli, aci hangi türlüsü
olursa olsun) kadere imân etmendir." buyurunca
yine: "Dogru söylüyorsun." dedi. Ve: "ihsan
nedir? söyle" diye bir daha sordu. Cenâb-i
Risâlet-meâb Efendimiz de: "Ihsan, Allah'a
sanki görüyormus gibi ibâdet etmendir. Zirâ
sen O'nu görmüyorsan, O seni görüyor."
buyurdu. O, yine: "Dogru söylüyorsun."
dedikten sonra: "Kiyâmet (in ne zaman kopacagin)i
bana haber ver." dedi. Cevâben: "Bunda sorulanin
ilmi sorandan ziyâde degildir." buyurdu. "Öyle
ise emârelerin (yani daha evvelki alâmetlerini)
bildir" dedi. Cevâbinda: "Câriye-i memlûkenin
kendi sâhibini dogurmasi ve yalin ayak, sirti çiplak,
fakir davar çobanlarinin hangimizin kurdugu binâ
daha yüksektir diye (servet ve sâmânca) yarisa
çiktiklarini görmendir." buyurdu. Bundan
sonra o (yabanci) kimse gitti. Nebiyy-i Ekrem (sav) Hazretleri
de durdu durdu da neden sonra: "Yâ Ömer, bilir
misin o soran kim idi?" diye sual buyurdu. "Allah
ve Resûlü a'lemdir". dedim. Buyurdular ki:
"O, Cibril idi. Size dininizi ögretmek için
geldi."
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivayet etmistir.)
3.
Ebû-Abdü'r-Rahmân Abdullah b. Ömer b.
El-Hattâb (ra)'dan:
Demistir
ki, kendim isittim, Resûlullâh (sav) söyle
buyurdu: (Binâ-yi) Islâm bes sey üzerine
kurulmustur: Allah'dan baska hiç bir ilâh ve
Ma'bûd-i bi'l-hak olmadigina ve Muhammed'in O'nun kulu
ve Resûlü olduguna sehâdet, namazg ikâme,
zekâti vermek, hacc-i Beytu'llâh, savm-i Ramazan.
(Bu hadis-i
Serifi, Buhâri ile Müslim tahric etmislerdir.)
4.
Ebû-Abdi'r-Rahman Abdullah b. Mes'ud (ra)'den:
Demistir
ki; Resûlullâh (sav) "ki sadik ve masdûk
O'dur" bize söyle buyurdu: "Her birinizin (mâye-i)
hilkati ana rahminde nutfe olarak kirk gün derlenir toplanir.
Sonra tipki öyle alâka (kan pihtisi) olur. Sonra
yine tipki öyle mudga (et parçasi) olur. Ondan
sonra da melek gönderilir, ona nefh-i rûh eder.
Ve dört kelimeyi yani rizkini, ecelini, amelini ve sâki
mi yoksa saîd mi olacagini (hükm-i kazâ ve
kader olarak) yazmasi (o melege) emrolunur. Kendisinden baska
hak ilâh olmayan Allah'a kasem ederim ki, içinizde
öyle adam bulunur ki, ehl-i Cennet amelleriyle âmil
ola ola kendisi ile Cennet arasinda bir arsindan ziyâde
mesâfe kalmaz. Derken (hükm-i) kitab (yâni
o yazinin hükmü) ona galebe eder, ehl-i nâr
ameli ile âmil olur da Cehennem'e girer. Kezâlik
içinizde öyle adam bulunur ki, ehl-i nâr
ameli ile amil ola ola kendisi ile Cehennem arasinda bir arsindan
ziyâde mesâfe kalmaz. Derken (hükmü-i
kitab ona galebe eder, ehl-i Cennet ameli ile âmil olur
da Cennet'e girer.
(Bu hadis-i
serifi, Bihari ile Müslim rivâyet etmislerdir.)
5.
šmmü'l-Mü'minin šmm-i Abdu'llah Aise-i
Siddika (ra)'dan:
Demistir
ki, Resûlullâh (sav) Efendimiz Hazretleri söyle
buyurdu: "Her kim bizim bu isimizin (yâni dinimizin)
içine ondan olmayan bir seyi yeniden sokarsa (o yaptigi
is) merdûddur, basina çalinir."
(Bu hadis-i
serifi, Buhari ve Müslim rivâyet etmislerdir.)
Müslim'den
gelen diger bir rivyaette de söyle denilmistir.
Her kim
emrimize (ahkâm-i dinimize) uygun olmayan bir amel islerse
o ameli merdûddur, basina çalinir.
6.
Ebu Abdi'llâh Nu'mân b. Besir (ra)'dan:
Demistir
ki, Resûlullâh (sav) Hazretlerinden kendim isittim;
söyle buyuruyordu: Halâl belli, haram da bellidir.
Ikisi arasinda da (halâl mi, haram mi belli olmayan
birtakim) süpheli seyler vardir ki, çok kimseler
onlari bilmezler. Süpheli seylerden her kim sakinirsa,
dinini ve irzini kurtarmis olur. Her kim süpheli seylerin
içine dalarsa harâmin da içine dalmis
olur. (böylesi) tipki (içine girmek yasak edilen)
koru etrâfinda davar otlatan çoban gibidir ki,
sürüsünü o koruya (düsünüp)
otlatmak tehlikesi karsisinda bulunur. Haberiniz olsun, her
padisahin bir korusu olur. Biliniz ki, Allah'in korusu da
harâm ettigi seylerdir. Agah olunuz, cesedin içinde
bir et parçasi vardir ki, iyi olur olursa bütün
cesed iyi olur. Bozuk olursa bütün cesed bozuk olur.
Iste o (et parçasi) kalbdir.
(Bu hadis-i
serifi, Buhâri ile Müslim rivâyet etmislerdir.)
7.
Ebu Rukayye Temin b. Evs ed-Dâri (ra)'den:
Demistir
ki, Nebiyy-i Ekrem (sav) Efendimiz söyle buyurdu: "Din
hemen nasihattir. Din hemen nasihattir. Din hemen nasihattir."
"Yâ Resûla'llâh, kimin için
nasihat?" diye sorduk. "Allah için, kitâbi
için, Resûlü için, Eimme-i müslimin
ve âmme-i müslimin için." buyurdular.
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivâyet etmistir.)
8.
Abdullah b. Ömer (rha)'dan:
Demistir
ki, Resûlullâh (sav) Efendimiz Hazretleri söyle
buyurdu: "Allâh'tan baska Hak Ilâh olmadigina
ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduguna (zahirde)
sehadet, namazi ikâme, zekâti edâ edinceye
kadar nâs ile muhârebe etmek bana emrolundu. Onlar
bunlari yapinca "Müslümanlik hakkin muktezâsi
(olan hudûd) müstesnâ olmak üzere"
canlarin ve mallarini benim elimden kurtarirlar. (Batinlarindan
dolayi olan) hesaplarina gelince, o (hesâbi görmek)
Allâh'a kalmistir."
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivâyet etmistir.)
9.
Ebû Hureyre Abdu'r-Rahmân b. Sahr-i Devsi (ra)'den:
Demistir
ki, kendim isittim, Resûlullâh (sav) Efendimiz
söyle buyurdu: "Sizi her neden nehyedersem ondan
ictinâb ediniz. Size her neyi emredersem kudretiniz
yettigi kadar yapiniz (da nasil yapacaginizi sormayiniz.)
Zirâ sizden evvelki (ümmet)leri helâk eden,
ancak onlarin çok çok sormalari ve peygamberlerine
muhâlefet etmeleri olmustur.
(Bu hadis-i
serifi, Buhari ile Müslim rivâyet etmislerdir.)
10.
Ebû Hüreyre (ra)'den:
Demistir
ki, Resûlullâh (sav) söyle buyurdu: "Allahû
Teâla pâkdir. Pâk olandan baskasini kabûl
etmez. Allahu Teâla mürsel olan Peygamberlerine
neyi emrettiyse mü'minlere de onu emretmistir. (Peygamberler):
"Ey peygamberler, pâk ve halâl taâmlardan
yiyiniz ve sâlih amel isleyiniz" (Mü'minlere
de) "Ey iman edenler, rizk olarak size verdigimiz pâk
ve halâl seylerden yiyiniz" buyurdu. Ondan sonra
Resûl-i Ekrem (sav) Hazretleri (sözü döndüre
dolastira) buyurdu ki, insan (Allah yolunda uzun seferlere
katlanir, saçlari birbirine karismis, yüzü
gözü toza bulanmis, "Yâ Râb! Yâ
Rab!" diyerek ellerini gök yüzüne açar.
Halbuki, yedigi haram, içdigi haram, giydigi haram.
Haram ile beslenmis. Böylesinin duâsi nereden müstecâb
olacak?"
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivâyet etmistir.
11.
Resulullah (sav)'in torunu ve sevgili yavrusu Ebû Muhammed
Hasan b. Ali b. Ebi Talîb (rha)'dan:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri'nin "(Hill ve hürmeti,
fâide ve zarari) seni süpheye düsüren
sey'i birak da düsürmeyene bak." buyurduklarini
kendilerinden isitip belledim.
(Bu hadis-i
serifi Ahmed b. Suayb-i Nesei ile Ebu Isâ muhammed b.
Isâ-yi Tirmizi rivâyet etmislerdir. Tirmizi: "Bu
hadis hasen'dir, sahiddir." diyor.)
12.
Ebû Hüreyre (ra)'den:
Demistir
ki, Resûlullâh (sav) Hazretleri: "Kisinin
mâlâya'niyi terketmesi, iyi müslüman
oldugu(nun alâmetleri)ndendir." buyurdu.
(Bu hadis-i
serif hasen olup onu Tirmizi gibi baskan da böylece (mevsülen)
rivayet etmislerdir.)
13.
Resûlullâh (sav)'in hadimi Ebû Hamza Enes
b. Malik (ra)'den:
Demistir
ki: Resûlullâh (sav) Efendimiz: "Her biriniz
kendi nefsi için neyi severse (yani arzu ederse Müslüman)
kardesi için de onu arzu etmedikçe mü'min
olmus olmaz." buyurdu.
(Bu hadis-i
serifi, Bûhari ile Müslim rivâyet etmislerdir.)
14.
Ibn-i Mes'ud (rha)'den)
Demistir
ki: Resûlullâh (sav) söyle buyurdu: (Su)
üç sebebden biri olmadikça hiç bir
Müslümanin kani halâl olmaz: Biri, seyyib
zâninin (yani basindan nikâh geçmis zaninin
ki, recm olunur), digeri kat-i nefs edenin (ki maktûle
bedel kisas olunur), biri de dinin terk eden ve cemâatten
ayrilanin (ki, katl olunur).
(Bu hadis-i
serifi, Buhari ve Müslim rivâyet etmislerdir.)
15.
Ebu Hüreyre (rha)'den:
Demistirki:
Resûlullâh (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
"Allah'a ve âhiret gününe imâni
olan, ya hayir söylesin, ya agzini mühürlesin.
Allah'a ve âhiret gününe imâni olan,
komsusuna ikrâm etsin. Allah'a ve âhiret gününe
imâni olan, misafirine ikrâm etsin."
(Bu hadis-i
serifi, Buhâri ile Müslim rivayet etmislerdir.)
16.
Ebû Hüreyre (ra)'den:
Demistir
ki: biri Nebiyy-i Ekrem (sav) Hazretlerine "Yâ
(Resûla'llah), bana vasiyyet yâni nasihat et"
dedi. (Cevâben) gazab etme, buyurdu. O kimse talebini
birkaç defa tekrâr etti. (Hepsinde) gazab etme
cevâbini verdi.
(Bu hadis-i
serifi, Buhari rivâyet etmistir.)
17.
Ebû Ya'lâ Seddâd b. Evs (ra)den:
Demistir
ki, Resûl-i Ekrem (sav) efendimiz söyle buyurdu:
Allahû Teâla (cc) ve Tekaddes Hazretleri her seye
güzel muâmele edilmesini (iyilikle davranilmasini)
emretmistir. Öyle ise (canli bir mahlûku hakli
olarak) öldüreceginiz vakitte (maktûlü
ta'zîb etmiyecek) güzel bir sûret-i katli
ihtiyâr ediniz. Kezâlik bir hayvani bogazladiginiz
vakitte (hayvana ezâ vermiyecek) güzel bir sûrette
bogazlayiniz. Her hanginiz böyle bir ise girisecek olursa,
biçagini (iyice) bilesin ve zebîhasini (yâni
kesecegi hayvani) rahatlandirsin.
(Bu hadîs
serîfi, Müslim rivâyet etmistir.)
18.
Ebû Zer Cündüb b. Cünâdete'l-Gifârî
ile Ebû Abdi'r-Rahmân Muâz b. Cebel (rha)dan:
Demislerdir
ki, Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz söyle buyurdu:
Her nerede olursan ol, Allah'tan ittikâ üzere bulun
(yâni hakkini gözet ve gözetmemekten sakin).
Seyyienin ardinca hemen haseneyi yetistir ki, o seyyieyi mahvedesin.
Halka da güzel huy ile muâmele et.
(Bu hadîs-i
Tirmizî rivâyet etmis olup (Hadis-i Hasen) oldugunu
da tasrif eylemistir. Bâzi nüshalara göre,
(Hasen, Sahîh) diye kayidlamistir.
19.
Ebu'l-Abbâs Abdullâh b. Abbâs (ra)'dan:
Demistir
ki, birgün Resûl-i Ekrem (sav)'in terkisinde idim.
Buyurdu ki: Evlâd, sana bir kaç söz belleteyim:
Allah'i (yâni emir ve nehyini) gözet ki, Allah'da
seni gözetsin. Allah'i gözet ki, O'nu karsinda bulasin.
(Bir sey) istedigin vakit Allah'tan iste. Yardim diledigin
vakit Allah'tan dile. Sunu bil ki, cemi mahlûkat el
birligiyle sana bir fâide ve menfaat bahs etmek isteseler,
Allah'in sana yazdigindan fazla bir sey bahsedemezler. Kezâlik
cemi mahlûkat el birligiyle sana bir zarar vermek isteseler,
Allah'in sana takdir ettigi zarardan ziyadesini yapamazlar.
Kalemler (isleri hitâma erip) kaldirilmis, sahifeler
de (üzerlerindeki yazilar tamam olup) kurumustur.
(Bu hadis-i
Serifi, Termizi rivâyet edip, (Hasen, Sahih) oldugunu
söylemistir. Tirmizi'den baskasini rivâyetine göre
ise söyle buyrulmustur.)
Allah'i
gözet ki, O'nu önünde bulasin. Genis zamaninda
Allah'a kendini sevdir ki, O da seni sikinti zamaninda tanisin
(sevsin). Bilmis ol ki, (takdir-i Ilâhi'ye göre)
basina gelmiyecek olan seyin sana isabet edecegi yok. Ve sana
isabet edecek olan seyden de senin kurtulacagin yok. Bilmis
ol ki, nusrat (-i Ilâhiyye) sabir ile, küsâyis-i
kalb de gam ve gussa ile beraberdir. Her güçlükle
berâber bir kolaylik vardir.
20.
Ebû Mes'ûd Ukbe b. Amr el-Ensâri el-Bedri
(ra)'den:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
"Utanmadiktan sonra diledigini yap" sözü,
ilk nübüvvet zamanlarindan nâsin hatirinda
kalan sözlerdendir.
(Bu hadis-i
serifi, Buhari rivâyet etmistir.)
21.
Ebû Amr (yahud ebû Amre) Süfyan b. Abdullâh
Sakafi (ra)'den:
Demistir
ki: "Yâ Resûla'llah! Islâm'a dâir
bana bir söz söyle ki, Senden baska birinden daha
sormaya muhtaç olmayayim." dedim. "Âmentü
bi'llâh.... de ondan sonra da dosdogru ol (yâni
Allah'in emrine imtisâl ve nehyinden içtinâbda
sâbit ol)." buyurdu.
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivâyet etmistir.)
22.
Ebû Abdillah Câbir b. Abdillhah Ensari (ra)'dan:
Demistir
ki, biri Resûlullah (sav) Hazretleri'nden su suâli
sordu: "Ne buyurursunuz? Eger ben (bes vakit) farz namazlari
kilar, Ramazan'i tutar, halâli helal ve harâmi
haram kilar da bundan ziyâde hiç bir sey yapmasam
Cenne'te girer miyim? Resûl-i Ekrem (sav), "Evet"
buyurdular.
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivâyet etmistir. Harâm haram
kilmaktan murad haramdan içtinâbdir. Halâli
halâl etmek de onu halâl i'tikâd ederek
yapmak demektir.)
23.
Ebû Mâlik Hâris b. Âsim Es'ari (rha)'den:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
(Abdest veya sâir) temizlik, imânin yarisidir.
"El-Hamdü li'llah" (sözü) mizâni
doldurur. "Subhâna'llâh ve'l-hamdü li'llâh"
(sözleri) de gözlerle yerin arasini doldurur. Namaz
nûrdur. Sadaka (imâna) bürhandir. Sabir (zulumât-i
gam ve gussayi gideren) ziyâdir. Kur'ân da (haline
göre) ya lehine ya aleyhine hüccettir. Herkes sabah
olunca isine gücüne gider. ve nefsini (ya Allah'a,
ya mâsiva'llâh'a) satar da (neticede) ya âzâd,
ya helâk eder.
(Bu hadisi-i
Serifi, Müslim rivâyet etmistir.)
24.
Ebû Zerr-i Gifâri (ra)'den:
Nebiyy-i
Ekrem (sav) Efendimiz Rabb-i Celil-i Teâla ve Tekaddes
Hazretlerinden rivâyet ettiklerinden olmak üzere
âdideki Hadis-i Kudsi'yi nakil buyurdu:
"Ey
kullarim, muhakkak biliniz ki, ben zulmü kendime harâm
ettim. (Zulümden müteâli ve münezzehim.)
Sizin aranizda da zulmü harâm ettim. Öyle
ise, birbirinize zulmetmeyiniz. Ey kullarim, benim hidâyet
ettiklerimden baska hepiniz dalâlettesiniz. Öyle
ise benden hidâyet dileyiniz de size hidâyet vereyim.
Ey kullarim, benim beslediklerimden baska hepiniz açsiniz.
Öyle ise benden taâm dileyiniz ki, sizi besliyeyim.
Ey kullarim, benim giydirdiklerimden baska hepiniz çiplaksiniz.
Öyle ise benden giyecek isteyiniz ki, sizi giydireyim.
Kullarim, siz gece gündüz hep hatâ islerseniz.
Ben de bastan basa bütün günahlari magfiret
ederim. Öyle ise bana istigfar ediniz ki, size magfiret
edeyim. Ey kullarim, sizin bana zarar vermek elinizden gelmez
ki, bana zarar verebilesiniz. Bana menfaat vermek elinizden
gelmez ki, bana nef'iniz dokunabilsin. Ey kullarim, eger evveliniz,
âhiriniz, insiniz, cinniniz içinizde en takiy
olan kim ise onun kalbi gibi (hep mut' kalbli) olsaniz yine
mülküme ziyâde hiç bir sey katilmis
olmaz. Ey kullarim, eger evveliniz, âhiriniz, insiniz,
cinniniz içinde en fâcir olan kim ise onun kalbi
gibi (hep âsi, kalbi) olsaniz yine mülkümden
bir sey eksilmez. Ey kullarim, eger evveliniz, âhiriniz,
insiniz, cinniniz hep bir yerde durup benden matlublariniz
dilesiniz de hep birinize (ayri ayri) dilegini versem bu bahsayis
nezdimdeki hazine-i atâdan igne denize girdiginde denizden
ne eksiltirse ondan ziyâde bir sey eksiltmez. Ey kullarim,
ameller hep sizin amellerinizdir. Ben onlari sizin hesâbiniza
noksansiz olarak zabtederim. Sonra karsiligini size tastamam
gösteririm. Artik her kim (karsilik olarak) hayir bulursa,
Allah'a hamd etsin. Her kim de baska sey bulursa, kendisinden
baskasina levm etmesin.
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivâyet etmistir.)
25.
Ebû Zerr-i Gifâri (ra)'den:
Ashâb-i
Resûlullah (sav)'den (ve fukarâ-yi Muhacirinden)
bazi kimseler Nebiyy-i Ekrem (sav)'e dediler ki:
Ya Resûla'llah,
ehl-i servet olanlar (büyük büyük) ecirleri
alip gidiyorlar. Hem bizim gibi namaz kiliyor, bizim gibi
oruç tutuyarlar, hem de artan mallariyla sadaka veriyorlar.
Hazret-i Resûl (sav) buyurdu ki:
"Allahû
Teâla ve Tekaddes Hazretleri size tasadduk edecek sey
vermemis mi (ki, böyle söylüyorsunuz)? her
tesbihinize mukâbil sadaka (ecri) vardir. Her tekbirinize
mukâbil sadaka (ecri) vardir. Her tahmidinize mukâbil
sadaka (ecri) vardir. Her tehlilinize mukabil sadaka (ecri)
vardir. Emr-i bi'l-ma'rufda da sadaka ecri var. Nehy-i ani'l-münkerde
de sadaka ecri var. Hattâ birinizin (ehline) mukârenet
etmesinde de sadaka ecri var." dediler ki:
Ya Resûla'llâh,
birimiz sehvetini kazâ ederse, yine nâil-i ecir
mi olur? (Cevâben) buyurdu ki:
Söyleyin!
O kimse sehvetini harâm ile kazâ edeydi ona vizr
(yâni günah) olmayacak miydi? Iste bunun gibi halâl
ile de kazâ-i sehvet ederse ecre nâil olur.
(Bu hadis-i
Serifi, Müslim rivayet etmistir.)
26.
Ebû Hüreyre (ra)'den:
Demistir
ki, Resûlullâh (sav) Efendimiz söyle buyurdu:
"insanin mefâsilindan her biri için günes
dogar her günde (sükrâne-i afiyet olarak)
bir sadaka lâzimdir. Iki kimsenin arasini bulup islâh
etmen sadakadir. Bir kimseye, hayvanina binerken yardim edip
bindirmen yâhud yükünü hayvanina yüklemekte
ona muavenette bulunman sadakadir. Kelime-i Tayyibe sadakadir.
Namaza gitmek için attigin her adima bedel bir sadaka
(ecri) vardir. Ezâ verecek seyi geçecek yoldan
uzaklastirman (bile) sadakadir.
(Bu Hadis-i
serifi, Bûhari ile Müslim rivâyet etmislerdir.)
27.
Nevvâs b. Sem'ân (ra)'den:
Demistir
ki, Nebiyy-i Ekrem (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
Birr (yani
iyi is, iyilik) ahlak güzelligidir. Ism (yani günâh)
da nefsinde iz birakip da baskalarinca ma'lûm olmasini
istemedigin seydir.
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivayet etmistir.)
Vâbisete'bn-i
Ma'bed (ra) de rivâyete göre söyle demistir:
Resûlullah
(sav)'in huzûruna vardim.Birr'in ne oldugunu sormaga
mi geldin? diye ben suâl etmeden) sordu. Evet, dedim.
Buyurdu ki:
"Kalbine
danis (kalbinden fetvâ iste). Iyilik nefsi te'min, kalbi
tatmin eden; günah da nefiste iz birakan ve baskalari
fetva verseler, fetvalar verseler bile sînede yine tereddüdden
kurtulmayan (vicdâni teskin etmeyen) seydir."
(Bu, Ahmed
b. Hanbel ile Dârimi'nin müsnedlerinde isnâd-i
ceyyid ile bize rivâyet olunan bir hadis-i sahihdir.)
28.
Ebû Nech Irbâd b. Sâriye (ra)'den:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) (bir gün) bize öyle bir
va'zda bulundu ki, (dinleyenlerin) gönülleri titredi.
Gözleri yasardi. Dedik ki:
"Ya
Resûla'llâh, bu, vedâ' edip gidecek kimsenin
va'zina benziyor. (Bâri) bize bâzi vesâyâda
bulun." Cevâben buyurdu ki:
"Size
Allâh'a karsi ittikâyi ve üzerinize emir
olan bir kimse abd(-i Habesi) de olsa, sözünü
dinleyip ona itâat etmegi vasiyet ederim. Bir de içinizden
yasayan olursa, bir çok ihtilâflar görecektir.
Iste böyle zamanlarda benim sünnetime ve hidâyet
üzere olan Hulefâ-yi Râsidin'in sünnetine
yapisiniz. Sünnete dört el ile sariliniz. Ve muhaddesât-i
umûrdan sakininiz. Zirâ her bid'at dalâletdir.
(Bu hadis-i
serifi, Ebû Davut ile Tirmizi rivâyet etmislerdir.
Tirmizi hadisi "hasen, sahih" kaydi ile tansif eylemistir.)
29.
Muâz b. Cebel (ra)'den:
Demistir
ki: (Resûlullah (sav) ile Tebük gazâsina
çikmistik. Sicak basti. Herkes birer tarafa dagildi.
Bir de baktim ki, Resûlullâh (sav) yani basimdadir.
Hemen ona yaklasip: "Ya Resûla'llah, beni Cenne'te
sokacak ve Cehennem'den uzaklastiracak bir ameli bana haber
ver" dedim. Buyurdu ki: "Sen çok büyük
bir sey sordun. Maahâzâ Allahû Teâla'nin
müyesser kildigi kimseye göre herhalde âsândir.
Allah'a "hiç bir seyi serik etmemek üzere"
ibâdet edersin. Namazi kilar, zekâti verir, Ramazan'i
tutar, Beytu'llâh'i Hacc edersin." Ondan sonra
buyurdu ki: "Sana hayir kapilarina delalet edeyim mi?
Oruç siper ve kalkandir. Sadaka günâhi,
"su atesi söndürür gibi" söndürür.
Gece ortasinda adamin namaz kilmasi da böyledir."
Sonra: "Onlar (mü'minler) öyle kimselerdir
ki, yanlari yataklarindan uzak durup ibâdete kiyâm
ederler. Rab'larina kâh korkarak, kâh umarak duâ
ederler. Ve rizik olarak kendilerini verdigimizden de infak
ederler. Iste bunlar için" yapmis olduklari amellerin
mükâfati olar" ne sevinçler sakladigimizi
hiç bir kimse bilemez" âyet-i kerimelerini
(Secde Sûresi:16-17) tilâvet buyurdu. Ondan sonra:
"Isin (dinin) basi, diregi, en yüce tarafi nedir
sana haber vereyim mi?" dedi. Evet ya Resûla'llâh,
dedim. Dedi ki: "Isin basi Islâm'dir. Diregi namazdir.
En yüce tarafi cihâddir." Ondan sonra: "Bu
dediklerimin hepsini tutan, sebeb-i bakâ ve kemâli
olan nedir sana söyliyeyim mi?" diye sordu. Evet
yâ Resûlallah deyince mübâret dilini
(eliyle) tutup, "Iste sunu tut" buyurdu. Dedim ki:
Ya Nebiyya'llâh, biz söyledigimiz sözlerle
de mi muâhaze olunacagiz?" Buyurdu ki: "Herkesi
Cehennem'de yüzükoyun düsüren, dillerinin
biçtiklerinden (yâni kazandiklarindan) baskasi
mi zannedersin."
(Bu hadis-i
serifi, Termizi rivâyet edip "Hasen, Sahih"
demistir.)
30.
Ebû Sa'lebete'l-Huseni Cürsûmi'bn-i Nâsir
(ra)'den:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
Allahû Teâla bir takim seyleri farz kilmistir.
Onlari zâyi' etmeyiniz. (Bâzi meâsi için)
birtakim hadler (yâni cezâlar) göstermistir.
Onlara da tecâvüz etmeyiniz. Bir takim seyleri
harâm etmistir. Onlara el uzatmayiniz. Bir takim seylerden
de unutkanlik (eseri) olmayarak size (mahzâ) merhamet
olsun için sükût etmistir. Onlari sorusturmayiniz.
(Bu hadis-i
serif, Dârekutni ile digerlerinin tahric ettigi bir
Hadis-i Hasen'dir.)
31.
Ebû'l-Abbâs Sehli'bn-i Sa'di's-Sâidi (ra)'den
Demistir
ki, Bir zât Nebiyy-i Mükerrem (sav)'in huzûruna
gelerek: "Yâ Resûla'llah, bana öyle
bir amel göster ki, onu yaptigim zaman beni hem Allah
sevsin, hem de halk sevsin" dedi. (Resûlullah (sav)
buyurdu ki: "Dünyâdan ragbetini kes ki, Allah
seni sevsin. Herkesin elinde olandan da ragbetini kes ki,
halk seni sevsin."
(Bu hadis-i
serif, Ibn-i Mâce ile digerlerinin esânid-i hasena
ile rivâyet ettikleri bir Hadis-i Hasen'dir.)
32.
Ebû Said Sa'di'bn-i Mâliki'bn-i Sinân-i
Hudri (ra), Resûlullah (sav)'in:
"Zarar
vermek de, zarar ile karsilamak da yok" buyurdugunu rivâyet
ediyor.
(Bu hadis-i
serif, Ibn-i Mâce ve Dârekutni ile baskalarinin
müsned (yani mevsûl) olarak rivâyet ettigi
bir Hadis-i Hasen'dir. Imam-i Malik de "Muvatta'"nda
bu hadis-i serifi Amr b. Yahyâ'dan, o da babasindan
olmak üzere Nebiyy-i Ekrem (sav)'den mürsel olarak
rivâyet etmis ve Ebû Said-i Hudri-yi iskat eylemistir.
Bunun yekdigeri takviye eden baska tarikleri de vardir.)
33.
Ibn-i Abbâs (rha)'dan:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
Herkese (mücerred) da'vâlari üzerine diledikleri
verilmis olsa bir çok adamlar bir çok kimselerin
mallarini, canlarini iddiâ eder dururlar. Lâkin
beyyine müddeiye, yemin de inkâr edene düser.
(Bu hadis-i
serif, hasen olup Beyhaki ile baskalari bunu bu lâfz
ile rivâyet etmislerdir. Bir parçasi Sahihayn'da
da vardir.)
34.
Ebû Sâid-i Hudri (rha)'den:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
Içinizden her kim bir münker görürse
onu eliyle, buna kudreti yetmezse, dili ile tagyir etsin.
Ona da kudreti yetmezse kalbi ile inkâr etsin (yâni
begenmesin). Bu sonuncusu imânin en zaifidir.
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivâyet etmistir.)
35.
Ebû Hüreyre (ra)'den:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
Birbirinize hased etmeyiniz. Alis veriste birbirinizi aldatmayiniz.
Birbirinize bugzetmeyiniz. Birbirinize dargin durmayiniz.
Birbirinizinin pazarligi bitmis alis verisini bozmayiniz.
Ey Allah'in kullari, kardes olunuz. Müslüman müslümanin
kardesidir. Ona zulmetmez. (Imdad ve nusret deminde) onu kendi
hâline birakmaz. Ona yalan söyleyip aldatmaz. Ona
hor bakmaz. (šç kere sadr-i serifine isaret buyurarak:)
Takvâ iste buradadir. Bir kimse müslüman kardesine
hor bakdimi, iste serrin bu kadari ona yeter (artar bile).
Müslümanin her seyi; cani, mali, irzi müslümana
haramdir.
(Bu hadis-i
serifi, Müslim rivâyet etmistir.)
36.
Ebû Hüreyre (ra)'den:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
Her kim bir mü'minin dünya derdlerinden bir derdini
def' ederse, Allah da onun kiyâmet günündeki
dertlerinden bir (büyük) derdi def' eder. Her kim
muzâyakada bulunan (bir boçlu veya diger bir)
fakîre kolaylik gösterirse, Allah da dünya
ve âhirette ona kolaylik gösterir. Her kim bir
Müslüman(in ayibini ve çiplak ise bedeni)ni
setr ederse, Allah da onu dünya ve âhirette setreder.
Bir kul, kardesinin yardiminda oldukça Allah da o kula
hep yardim eder durur. Her kim ilm(-i nâfi') aramak
için bir târika sülûk ederse, bu sâyede
Allah da ona Cennet'e dogru kolay bir tarik açar. Allah
evlerinden bir evde Kitâbu'llâh'i tilâvet
ve aralarinda O'nu tedris ve tederrüs halinde bulunan
hiç bir kavim yoktur ki, üzerlerine sekinet nazil
olmus, rahmet-i Ilâhiyye kendilerini bürümüs,
her yanlarini sarmis ve Allahu zü'l-Celâl kendilerini
(mel-i A'lâ'da) nezdinde olanlara anmis olmasin. her
kim ameli geri birakirsa sebebi ile götüremez.
(Bu hadis-i
serifi, Müslim bu lâfz ile rivâyet etmistir.)
37.
Ibn-i Abbâs (rha)'den:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Rabb-i Celili Tebârek ve
Teala Hazretlerinden rivâyet ettiklerinden olmak üzere
âtideki Hadis-i Kudsi'yi nakl buyurdu:
Allâhu
Teâla ve Tekaddes Hazretleri hasenât ile seyyiâti
yazmis (ezelden takdir etmis ve Levh-i Mahfûz ile defâtir-i
a'mâle geçirmis)dir. Ondan sonra (bu icmâli
tefsil ve) beyân buyurarak dedi ki:
Her kim
bir haseneye kasd ve niyet eder de onu islemezse, onu Cenâb-i
Hak nezd-i Ilâhisinde bir hasene-i kâmile olarak
yazar. Eger kasd eder ve islerse, onu nezd-i Ilâhisinde
on haseneden yediyüz kata kadar, belki ed'âf-i
kesiresi ile yazar. Her kim de bir seyyieye kasd edip islemezse,
onu nezd-i Ilâhisinde bir hasene-i kâmile olarak
yazar. Eger kasd edip islerse, onu yalniz bir seyyie olarak
yazar.
(Bu hadis-i
serifi, Buhari ile Müslim rivâyet etmistir.)
38.
Resûlullâh (sav)'in söyle buyurdugu Ebû
Hüreyre (ra)'den rivâyet olunuyor:
Allahu
Teâla buyurdu ki:
Her kim
benim velilerimden bir veliye düsmanlik ederse, süphesiz
ben ona i'lân-i harb ederim. Benim kulum, üzerine
farz ettigim seyden daha sevgili hiç bir sey ile bana
tekarrüb edemez. Bir de kulum nevâfil ile bana
peyderpey tekarrüb ede ede nihâyet öyle bir
hâle gelir ki, ben onu severim. Onu sevdigim vakitte
de onun isitmesine vâsita olan kulagi, görmesine
vâsita olan gözü, tutup yakalamasina vâsita
olan eli, yürümesine vâsita olan ayagi, (anlamasina
vâsita olan kalbi, söylemesine vâsita olan
dili) olurum. Öylesi benden (bir sey) isterse muhakkak
veririm. Bana siginirsa, onu hifz ve siyânet ederim.
(Bu hadis-i
serifi, Buhâri rivâyet etmistir.)
Lâkin
Onun metninde:
"Ölmeyi
istemeyen, kendisine sû-i muâmelede bana hos gelmeyen,
halbuki (Hasbe'l-takdir) ölmemesine de çâre
olmayan mü'min kulumun rûhunu kabzetmekteki tereddüdüm
kadar fâili oldugum hiç bir seye tereddüt
göstermedim."
ziyâdesi
vardir.
39.
Ibn-i Abbâs (rha)'dan:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
Süphesiz Allahû Teâla ümmetimden hatayi,
nisyâni, ikrâh olunduklari seyler (den hâsil
olacak günahlar)i bana bagisladi.
(Bu hadis-i
serif, bir Hadis-i Hasen olup, Ibn-i Mâce ile Beyhaki
ve mâadâlari rivâyet etmislerdir.)
40.
Ibn-i Ömer (rha)'dan:
Demistir
ki, Resûlullah (sav) (birgün) omuzumdan tutup buyurdu
ki: Dünyâda bir garib (yabanci) yâhud bir
yolcu imissin gibi ol. (Ve kendini ehl-i kuburdan say.)
Ibn-i
Ömer (rha): "Aksamladigin vakit sabaha (çikmaga)
muntazir olma. Sabahladigin vakit de aksama (varmaga) muntazir
olma. Sihhatinden istifâde edip marazina, hayâtindan
istifâde edip mevtine hazirlik yap." der idi.
(Bu hadis-i
serifi, Buhari rivâyet etmistir.)
41.
Ebû Muhammed Abdullâh b. Amr b. El-Âs (rha)'dan
Demistir
ki, Resûlullah (sav) Hazretleri söyle buyurdu:
"Hiç birinizin iradesi (arzuzu) benim teblig ettigim
seylere tâbi' olmadikça mü'min olmus olmazsiniz."
(Bu hadis-i
serifi, "Kitâbü'l-Hücce"de isnâd-i
sahih ile bize rivâyet olunan bir hadis-i sahihdir.)
42.
Rasûlullah (sav)'in söyle buyurdugu Enes (ra)'den
rivâyet olunuyor:
Allahû
Teâlâ buyurdu ki:
"Ey
Âdem-oglu, sen bana yalvarip benden ümmid-vâr
oldukça senden sâdir olan (günahlar) her
ne olursa olsun sana magfiret ederim ve aldirmam. Ey Âdem-oglu,
senin günahlarin gökyüzünü kaplayacak
dereceyi bulsa da benden magfiret dilesen sana magfiret ederim.
Ey Âdem-oglu, bütün yer dolusu günahlar
getirirsen de sana bana hiç bir seyi serik tutmayarak
huzûruma çiksan herhalde ben sana bütün
yer dolusu magfiret veririm.
(Bu hadis-i
serifi, Tirmizi rivâyet etmis olup, "Hadis, Hasendir,
Sahihdir" demistir.)
"Kavâid-i
Islâm'i cem' edip usül ve furû' ve edâb
ile sâir vücûh-i ahkâma dâir
sayiya gelmez envâ-i ulûmu mutazammin olan Ahâdis-i
serife'den beyânina niyet ettiklerim iste burada bitiyor."
(Mütercim:Ahmed
Naîm)
Kaynak: http://www.islamiweb.net